Milano'da Hayat: Coronavirus Günlükleri - 3
- Hande Yazar
- 14 Nis 2020
- 4 dakikada okunur
Hayat kurtarmak için evlerimizde kalıyoruz. Başta tabii ki de kendimizi, sonra sevdiklerimizi ve dünyanın bambaşka uçlarında yaşayan tanımadığımız onlarca insanı. Şanslı olanlar olarak daha önce hiç deneyimlemediğimiz, aklımızın ucuna bile gelmeyecek günler geçiriyoruz. Karantina, ev hapsi, sokağa çıkma yasağı.. Kelime daarcığımızın en ucundan çekip çıkarttığımız ama son zamanlarda beynimize kazınan sözcükler. Aynı zamanda hayat kurtaran... Çelişkinin böylesi, anca bizi bulabilirdi..
Herkesin dilinde, başımızı çevirdiğimiz yerde bitiveren o sözler:
Dokunma! Yaklaşma! Öpme! Sarılma! Maske tak! Eldiven giy! Uzak dur!
Dokunma.
Dokunma..
Dokunma... Nasıl?
Türklerin özelliği mi yoksa Akdeniz insanı mı Ege mi ya da sadece ben mi bilmiyorum ama ben en çok sarılmayı özledim. Ama böyle parmak ucuyla değil, sımsıkı sarılmayı. Hani kollarına aldığın o süre boyunca tüm yaşadıklarınızın film şeridi gibi geçtiği türden, sıktıkça canın çıkacak da olsa hissetmediğinden, sevgi dolu özlem dolu tebessüm dolu olanından...
Coronavirüs ile Milano'da neler oluyor?
Karantinanın 38. günündeyiz Milano’da. Dile kolay, 38.. Artık duygusallaşmanın başka bir safhasında olduğumuzu düşünüyorum. Kiminle konuşsam hemen hemen aynı geri dönüşleri alıyorum. Tabii ki duruma alışma söz konusu ama bir kaç günde bir vuran depresyon ve moral düşüklüğü herkesin ortak noktası... Klostrofobik değilimdir mesela ama duvarların üstüme geldiği, kendimi sıkışıyormuş gibi hissettiğim zamanlar oldu; telefonda bir anda göz yaşlarına boğulduğum, dizlerimi karnıma çekip yataktan çıkmadığım zamanlar da... Ama bir yandan da içimde tutamayıp zıplayarak dans ettiğim, kahkahalara boğulduğum anlar da buldum kendimi.

Orda bir market var uzakta
33 gün sonra evden dışarıya ilk kez market alış verişi için çıktım. Öncesinde ihtiyaçlarımı hep internet üzerinden söylemeye çalışıyordum fakat artık eve hapsolmak dayanılmaz bir noktaya gelince en azından market hakkımı kullanmaya karar verdim. Sıcaklığın 25 dereceleri bulmasıyla bahar iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı Milano’da, e ben de dedim artık tutmayın beni evde. Güneşi yüzümle, saçlarımla, tırnaklarımla buluşturmak; evin içinde attığım 10 adımdan biraz daha öteye gidebilmek için hazırlıklara başladım. Market için ne hazırlığı diyeceksiniz belki ama abartmıyorum bir gece öncesinde heyecandan uyuyamadım.
Ertesi gün, 3 haftadan fazladır üstüme yapışan eşofmanlarımı çıkarıp ne zamandır dokunmadığım baharlık kot ve t-shirtümü giyip güneş gözlüklerim ve torbalarımla evden çıkıyordum ki hooop aklıma dank etti! Dışarıdaki yeni hayatın ilk iki gerekliliği: maske ve eldiven.. Bu ikiliyi de takıp takıştırdıktan sonra sonunda apartman kapısından dışarıya ilk adımımı attım. Bu arada normalde evden çıkışlarda yanında bulundurmanın zorunlu olduğu izin belgesini yanıma almadım markete yakın oturduğum için.

Tamamen aklımın oyunu olduğunu bildiğim halde dışarıya adım atar atmaz bacaklarım karıncalanır gibi oldu, sonunda yahu dedim sokakta yürüyorum! Tabii ben Teletubby misali hoplaya zıplaya markete yönelirken karşılaştığım manzarayla çenem yerle buluşmadı değil. Market kuyruğunun sonunu bulmaya çalışırken resmen mahalle değiştirdim! Marketlerin büyüklüğüne göre içeriye 5er ya da 10ar kişilik gruplarla müşteri aldıkları ve sırada beklerken arada en az 1metre mesafe bırakılması gerektiği için, kuyruğun sonunda yerimi aldığımda marketin tabelasını zar zor seçiyordum.
Enteresan bir duygu bomboş bir şehirde dışarıda olmak. Kuyrukta bekleyen ve köpek gezdiren bir kaç kişi dışında sokakta kimse yoktu. Herkes birbirinden olabildiğince mesafeli durmaya çalışıyor. Birbirine rastlayan tanıdıklar bile uzaktan selamlaşıyor, maskelerini indirmeden ayak üstü laklaktan sonra ayrılıyor. Ağız burun çeşit çeşit maskeyle kapatılmış, insanların gözlerinde tedirginlik.. Sanırım bir ben vardım aralarında Teletabubby'deki Laa-Laa gibi sokakta olmanın keyfiyle yerinde duramayan.

1.5 saat sonunda, saçlarım Gandalf misali beyaz, belim tutulmuş bir halde ilk sıralara ulaşabildim. Market girişlerinde genelde ateş ölçümü yapılıyor fakat benim gittiğim marketin daha küçükçe olması sebebiyle (öyle tahmin ediyorum) bize her hangi bir kontrol yapılmadı. Güvenlik görevlisinin izniyle içeriye girdikten sonra niyeyse insanlarda bir telaş, sanki Açlık Oyunları’ndayız! Bir de tabii o pazarın Paskalya olmasıyla insanlar doldurdukça doldurmuş alışveriş arabalarını. Neyse ki gittiğim marketteki ürün yeterliliği iyi bir seviyedeydi. Gözlemlediğim tek farklılık, dondurulmuş gıda ve dondurma bölümünün neredeyse bomboş olmasıydı. Ama tabii ki de sona kalan dondurmayı kaptım, kaçar mı?! :))

Listeyi tamamladıktan sonra kasaya yöneldiğimde hooooop karşıma çıkan kuyruğu görünce şaşırdım mı? Taaaaabii ki de hayır.. Açık olan 3 kasadan birinin sadece internet üzerinden siparişler için çalışması da durumu kolaylaştırmayınca bir yarım saat de orada bekledim. Aynı dışarıdaki kuyrukta uygulandığı gibi içeride de diğer müşterilerle arada 1m bulundurma zorunluluğu var. Kasadaki kişi ödemesini yapıp paketlerini tamamen toparlamadan önce bir sonraki müşteri çağırılmıyor. Yaaani hikayenin sonunda kaslarım açılsın, cildime güneş değsin diye evden heyecanla çıktığım market maceram neredeyse bele giren kramplar ve baş ağrılarıyla dolu 3 saatlik bir cefaya döndü... Ama pişman mıyım? Nono, yine olsa yine çıkarım, ki muhtemelen çıkacağım da!
Fırından taze taze veriler:
- Italya’da hükümet karantinayı 3 Mayıs’a kadar erteleme kararı aldı. Bu demek oluyor ki 3 hafta daha evlerimizdeyiz.
- Son zamanlarda günlük yeni vaka sayısı düşüş göstermeye başladı; bu peak yani tepe noktasına ulaşıldığı ve sayının giderek azaldığı sonucunu veriyor. Devamlı azalan bir doğru olmasa da sayı son bir kaç gündür küçük iniş çıkışlar dışında en azından stabil görünüyor.
- Ülkenin kuzeyinde yani virüsün en ciddi olduğu bölgedeki hastanelerde rahatlama yaşanmaya başlanmış. Neredeyse iki aydır canlarını dişlerine takarak, kendi hayatlarını riske atarak çabalayan sağlık çalışanlarının sonunda soluk alabildiklerini umuyorum.
- Yapılan araştırmaya göre sağlık çalışanları arasındaki sıralamada en yüksek risk taşıma grubunda önce dişçiler, ikinci sırada doktorlar ve üçüncüde hemşireler gelmiş. Dolayısıyla, Italyan hükümeti ülke genelinde kliniği olan ve şu anda sadece acil hastalar için açık olan dişçilerin genel hastaları kabul etmeye başlamalarını Eylül 2020’ye erteleme kararı aldı.
- Yeni karara göre, evden eğitime destek amaçlı olarak kitapevleri, kırtasiyeler ve bebek-çocuk ihtiyaçları satan iş yerleri sınırlı olarak açıldı.
- Okulların açılıp açılmaması hala tartışılıyor. Öğrenciler Mart başından bu yana okula gitmiyor ve ayın ortasından başlayarak bir çok okul evden öğrenime geçse de notlandırma hala muallakta. Bu süreç ara sınıfları etkilemese de mezun olup bir üst kademeye geçecek olan öğrencilerin durumunu kritikleştirdi.
Milano ve Italya’dan yeni ve umarım daha pozitif haberlerle burada olacağım.
Sağlıcakla kalın.
Hande Yazar
Hande’s Flying Carpet
Comments